Evlilik; insanlık tarihi boyunca üzerinde çok düşünülmüş ve belirli kalıplara sokulmaya çalışılmış, dişi ve erkeğin beraberce oluşturduğu temel ilişki biçimidir. Tüm kültürlerde farklılıklar gösterebilse de çok güçlü bir ilişki biçimi olan evlilik; bu güçlü yönünün yanında bir o kadar da zor yürütülen, özellikle günümüz şartlarında sürekli beslenmesi gereken bir su havzası gibidir . Erkek ve kadının, iki ayrı ırmak olarak besledikleri bir göl olarak tanımlanabilecek evliliği bu anlamda üçlü bir ilişki biçimi olarak tanımlayabiliriz. Kadın Erkek ve Evlilik. Evlilik öncesinde ve süresince, Erkek ve Kadın aşklarını, sevgilerini, birbirlerine yönelik duyarlılıklarını, cinselliklerini, kültürel uyuşmalarını, komplekslerini ve diğer tüm mahremiyetini evlilik havuzuna aktarabildiği sürece o havuz dolar. Havuzun dolması huzurlu mutlu ve sürdürülebilir bir evlilik için temel şarttır. Evliliğin süre giden aşamaları içinde eşlerin aralarında problemler yaşanması kaçınılmazdır. İşte bu problemlerin çözülebilmesinin güç olduğu durumlarda ve çözüm çabalarının yetersiz kaldığı noktada, Evlilik Havuzuna ihtiyaç vardır. Eşler, Sevgileri, birbirlerine duyarlılıkları, aşkları cinsellikleri ile bu havuzu oluşturup beslemiş iseler, havuz onların probleminin çözümüne enerjisini aktaracaktır. Eğer havuz oluşmamış yada boş ise o zaman çiftlerin evlilikleri gerçek bir ayrışmaya gidecektir.
Günümüz evliliklerine baktığımızda bu evlilik havuzunun oluşmasına ve beslenmesine her zamankinden çok ihtiyaç vardır. Günümüz şartlarının insanı, kendine ve ilişkilerine yabancılaştırabilen, sosyal, ekonomik, teknolojik, rekabet halindeki sistemi, sürdürebilir bir birlikteliği zorlaştırmaktadır. Çiftlerin gerek beraber geçirdikleri zamanın kalitesi gerekse kendilerini var edecekleri olanakların yetersizliği, sosyoekonomik şartlar ve çocuk yetiştirmenin sorumluluğunun zorlaşması gibi tüm bu değişkenler günümüz evliliklerini zorlaştırmaktadır. Başta Büyükşehirlerde olmak üzere son yıllardaki boşanmaların ciddi bir artış göstermesi bu durumun en belirgin göstergesidir. Ve şu da bir gerçektir ki eşlerden boşanabilirsiniz ama çoçuklardan asla. Bu anlamdada sağlılık bir ilişki çocuklu çiftler için evlilik sonrası da oluşturulmalıdır
İste, evlilik havuzunun oluşması ve beslenmesinin önemi burada yatmaktadır. Sürdürülebilir Bir Evlilik İlişkisi. Bu havuz oluşmadığında veya doldurulmadığında çiftler birbirlerinden uzaklaşmakta bir süre sonrada kopabilmekteler. Önce küçük tahammülsüzler, sonrasında ortaya çıkan öfke kontrol eksiklikleri, cinsel isteksizlikler, şiddet, yatağın ayrılması, beraber geçirilen zamanın çok azalması sonrasında oluşan başka ilişki arayışları. Kaçınılmaz sonu hazırlıyor günümüzde. Önce zihnen sonrasında fiilen ve en sonunda resmen boşanma. Ve boşanma sürecinden sonra gördüğümüz ciddi depresyonlar
Peki Ne yapabiliriz ?
Yapılabilecekler bir çok çift için farklılıklar gösterse de bazı temel ilişki biçimleri. Aşağıda belirtilmiştir.
1. Kendimizi çok iyi tanımak, komplekslerimizle barışmak
2. Dil veya Davranış becerisini sergileyebileceğimiz iletişim becerisi kazanmak
3. Eşimizin duygularını görebilmek, onu yargılamadan duygularını anlayabilmek
4. Evlilik öncesinde zihnimizde oluşacak gizli ajandaları paylaşımla ortadan kaldırmak
5. Evlilik öncesinden başlamak üzere sosyokültürel algılamalarımızın ve kabullerimizin izin verdiği ölçüde bedenlerimizin birbirini tanıması
6. Eşimizin duyarlılıklarını ve zorluklarını fark etmek ve onları yargılamamak akıl hocalığı yapmamak
7. Evlilik sonrasında cinsel yaşamı zengin ve tatmin edici kılmak
8. Stratejik kararları beraber alabilecek paylaşımda bulunmak (Çocuk, İş değişikliği, ev değişikliği vb)
9. Her eşin kendi yaşam alışkanlıkları olabileceğini kabul etmek ve birbirini değiştirmek ve kendine uydurmak çabasına girmemek
10. Eşler arası problemleri çocukları üzerinden gündeme taşımamak
11. Çözümsüz kalabilen sorunlar ile ilgili profesyonel yardım almak
Bahattin GÖKTAN
Uzman Psikolog
Aile/Evlilik Terapisti
0532 570 16 93